Türkiye’mizde 2017 yılında 1.202.716 adet trafik kazası olmuştur. Bu kazlarda 300.383 vatandaşımız yaralanmış ve maalesef 7.427 vatandaşımız da hayatını kaybetmiştir.
Bu rakamlar ülkemizde trafiğin ne kadar öneme sahip bir sorun olduğunun göstergesidir. Trafik kazalarında yüzbinlerce kişi yaralanmak işinden gücünden olmakta belki de sakat kalmaktadır. Binlerce eve ölüm acısı düşmektedir.
Kazalar nedeni oluşan milli servet kaybını, işgücü kaybını bir de siz düşünün.
Peki bu kazalar neden kaynaklanmaktadır?
2016 Yılı istatistiklerine göre kazaların %89,59 u sürücü hatalarından kaynaklanmaktadır.
Bu kadar maddi ve manevi yıkıcı etkilere sebep olan bu toplumsal nasıl çözümlenebilir? Cevabı zaten vermiştik: sürücü kaynaklı hataları azaltmak.
Sürücü kaynaklı hataları iki ana gruba ayırabiliriz : eğitim eksikliği ve sürücünün sağlık şartları.
Eğitim sorunu bu olayın çok önemli bir kısmı. Çoğu olayda da olduğu gibi “ahbap-çavuş” ilişkileri ile yeterli eğitim almadan trafiğe çıkan bir çok sürücü trafikte yer almaktadır. Devlet bu konuda yeni düzenlemeler yapmıştır. Daha nitelikli bir eğitim artık yapılmaktadır.
Bizim bu yazıda esas konumuz sürücülerin ehliyet alabilmeleri için taşımak zorunda oldukları temel sağlık şartlarının taşıyıp taşımadıkları konusundaki değerlendirme yani bilinen adıyla “ehliyet raporları” dır.
Sürücü kaynaklı hataların azaltılabilmesi için 29 Aralık 2015 de sürücü belgesi alabilmek için zorunlu sağlık şartlarında değişikliğe gidilmiştir. SÜRÜCÜ ADAYLARI VE SÜRÜCÜLERDE ARANACAK SAĞLIK ŞARTLARI İLE MUAYENELERİNE DAİR YÖNETMELİK te değişiklik yapılmıştır. Sürücü alınabilmesi için gerekli sağlık şartları değiştirilmiştir.
Hekimlerin görevi sürücü adaylarının yönetmelikte belirtilen sağlık şartlarını taşıyıp taşımadığını tespit yani bilirkişilik görevidir. Hekimlerin istenen sağlık şartlarını değiştirme veya yorumlama gibi bir yetkisi yoktur. Tüm bilirkişilik işlemlerinde olduğu gibi hekimler de yanlı/yanlış rapor verdiklerinde adli ve idari yaptırımlara maruz kalırlar: Ceza alırlar, tazminat öderler.
Bu yönetmelik sağlık şartlarında ne değişiklikler getirdi?
Çok da teferruata girmeden şunu söyleyebiliriz : “ Sürücü belgesi alınabilmesi için sağlık şartları ağırlaştırıldı ve kesin kurallar konuldu.”.
Örneğin Türkiye ve Kahramanmaraş için şişmanlık önemli bir sorun. Vücut kitle indeksi (şişmanlık oranı) belirli bir oranın üzerine çıkarsa kişinin kesin olarak Kulak Burun Boğaz için hastaneye sevki kuralı getirildi. Bu gerekli midir? Yapılması gerekli bir uygulama idi. Hani hep “ direksiyon başında uyumuş” denilen vakaların çoğu bu tip vatandaşlardır. “Obstrüktif uyku bozukluğu apnesi” bilinen adı ile uyku bozukluğu rahatsızlığı olanlara ehliyet verilmemesi sizce de gerekli değil midir? Hangimiz direksiyon başında uyuklayan bir sürücü ile karşılaşmak isteriz? Hele bir de bu kişinin tanlarca ağırlıktaki kamyon sürdüğünü veya onlarca kişi taşıyan otobüs sürdüğünü….
Vatandaşımız ehliyet için göz muayenesinden sadece gösterilen harfleri okumayı anlıyor. Kendince bunu yeterli görüyor. Ama Yönetmeliğe göre yatayda ve düşeyde görme alanı muayenesi yapılması şartı vardır. Bu muayene niçin gereklidir? Türkiye “hatalı sollama diye “ adlandırılan kazaların en büyük sebeplerinden biri de budur. Kişinin görme alanı normale göre az ise ayna kontrolleri zayıf olacak, sollamalarda gelen aracı hatalı değerlendirecek ve kaza oranı artacaktır. Bu da ancak hastanelerde göz hekimleri tarafından özel cihazlar ile yapılabilecek muayenedir.
Bu kadar şeker hastalığının yaygın olduğu bilinmeyen şeker hastalarının bilinenlerden fazla olduğu bir coğrafyada şekeri düşmüş bir sürücü ile karşılaşma oranını düşünün. Hemen her gün haberlerde yer almakta: “ şekeri düşen hasta kaza yaptı.”. Hiç incelenmeden, leblebi gibi dağıtılan sağlık raporları ile sürücü belgesi almış bir kişi size çarparsa ne hissedersiniz?
Bunun gibi birçok örnek verebiliriz.
Şu an vatandaşlarımız, popülist söylemler ile, ehliyet raporunu “angarya” görmektedir. “Doktor bey evde yemek ocakta, bir imza atıver”, “Bugün ehliyet başvuruları bitiyormuş, acil rapor almama gerekiyor” vb söylemler ile karşılaşmayan hekim yoktur.
Ülkemizde, sağlık yönünden sürücü belgesi alabilir kararı verilirken yönetmelik ne isteniyor ise ona uyulması ile trafik kazaları azaltılabilir. Bu durumda sürücü belgesi için rapor düzenleyecek hekimlere baskı yapılmaması gerekir. Bu satırların yazarı yönetmeliğe uyarak yetkili birinin yakınına rapor verirken sevk yaptığı için ekstra denetlemeler geçiren, baskı yapılan hekimler görmüştür. Sürücü olmaması gerekirken sırf yetkili birinin yakını diye ehliyet almış biri ile trafikte karşılamak ister miydiniz?
T.C. Devleti bir kural koydu ise herkes bu kurala uymalıdır. Tüm sürücü adayları yönetmelikte belirtilen muayenelerden geçmelidir. Bu muayenelerin bir kısmı aile sağlığı merkezlerinde yapılamamaktadır. Bu muayenelerin ikinci veya üçüncü basamak sağlık kuruluşlarında yapılması gerekir.
Tam da bur da işin maddi boyutu ortaya çıkmaktadır. Vatandaşlarımız sürücü belgesi alabilmek için gerekli sağlık raporunu bir sağlık hizmeti olarak kabul etmektedir. Devletimizin koyduğu kurallara göre istirahat ve engelli raporları dışındaki tüm raporlar sağlık hizmeti değildir. Bilirkişiliktir. Devlet bu tip bilirkişilik ücretlerini karşılamaz. Kişiler bu tip rapor isteklerinde ücretini kendileri ödemelidir.
Bugün araçlarının sırf görüntüsü için binlerce harcanan ortamda tüm toplumu ilgilendiren bir rapor için ücret ödenmemek istenmesi nasıl açıklanabilir? İnsanların can güvenliği bu kadar değersiz midir?
Son söz: Ehliyet raporları toplumun can güvenliği için düzenlenmektedir, popülist söylemler ile değersizleştirilmemelidir. Bu popülizmin kurbanı, Allah korusun, siz veya sizin yakınlarınız da olabilir.