Dillerin zenginliğini ölçmeye yarayan birçok kriter vardır. Bunların en önemlisi ise kelime dağarcığı, söz öbekleri daha geniş bir ifadeyle söz varlığıdır.
Bu yönüyle Türkçe, somut ve soyut kavramları karşılayan çok geniş bir sözvarlığıyla en zengin dillerden biridir.
Türkçe’deki söz varlıkların arasında da deyimlerin ayrı bir yeri vardır.
Mesela “Külahıma Anlat” deyimi…
Külâhıma Anlat deyimi; “Söylediklerin hiç de inandırıcı değil, sana inanmıyorum” anlamında kullanılır.
Bir rivayete göre bu deyimin şöyle de bir hikayesi vardır:
“Devrin birinde, Şah Yohtur Bey, vergi memurlarını öşür vergisi toplamaları için köylere gönderir. Memurlar her köyden vergiyi toplarlar; ama bir köy, vergi vermek istemez. Bunun üzerine Şah Yohtur Bey, adamlarıyla birlikte yola çıkar ve o sıcakta köylüler ile konuşmaya gider. Hava sıcak olduğu için külahını çıkarır. Sonra köye ulaşır. Köylüler Şah Yohtur Bey’in ne için geldiğini anlarlar; fakat anlamazlıktan gelirler. Bey, öşür vergisini neden vermediklerini sorduğunda, köylüler:
-Külah takmayan Bey’e vergi vermeyiz, derler.
Bey, bu duruma çok kızar ve adamlarına köyü yakıp yıkmaları emrini verir. Bunun üzerine çok korkan köylüler, Bey’e yalvarırlar, aman dilerler. Bey de köylülerin gereken dersi aldığını görür yine de geri adım atmaz. Köylülere:
-Bana yalvarmayın! Bakın külahım orada. Bana değil ona anlatın derdinizi, der.
O gün bugündür, Külahıma Anlat deyimi, karşıdaki insanın söylediklerine inanmayanların söylediği bir söz olur.”
Bu rivayeti bilenlerin sayısı belki çok azdır; ama Külahıma Anlat deyiminin anlamını hemen hemen herkes bilir, günlük yaşamlarında da sıkça kullanırlar.
Ancak bu deyimin Kahramanmaraş’ta farklı bir hikayesi var.
Dondurmasıyla ünlü Kahramanmaraş’ta, Külahıma Anlat deyimi; Banu Şentürk tarafından dondurma külahını anımsatarak senaryoya dökülmesi ve yapımcı Cüneyt Şentürk’ün sponsor arayışlarının netice vermesiyle, bir sinema filminin ismini taşımaya başladı.
Kahramanmaraş’ın ve Kahramanmaraş dondurmasının tanıtımının yapılması amacıyla “Külahıma Anlat” filminin çekimleri geçtiğimiz sene Aralık ayında başladı. Çekimleri yaklaşık 1 ay süren filmin yönetmen koltuğuna Ahmet Karaağaç oturdu. Okan Karacan ve Tuğba Özay’ın başrollerini paylaştığı filmin oyuncuları arasında Max Bendo, Ahmet Dursun, Naci Taşdöğen gibi isimler yer aldı.
Kahramanmaraş’ta dondurma üzerine film çekileceği duyumu, kentte bir heyecan oluşturdu. Dondurma devi MADO’nun ana sponsor olduğu filmi, Kahramanmaraşlı iş insanları ve esnaflar da sahiplenerek sponsorluk desteğinde bulundular.
Çekimlere başlanıldığında heyecan hala doruktaydı; fakat setten gelen bazı olumsuz haberler ve çekimlerin 1 ay gibi kısa bir süre içinde tamamlanması ise insanlara, “Acaba” dedirtti.
Ortaya; “Nasıl bir film çıkacak” merakı, 21 Nisan 2022’de yayınlanan zayıf fragmanla kayboldu. 6 Temmuz 2022’de yapılan filmin galasıyla beklentiler biraz daha düştü. Zira oyuncuların da sektör temsilcileri ve sponsorların da galaya katılımı zayıf olmuştu.
Ve beklenen gün geldi.
Külahıma Anlat filmi, 15 Temmuz 2022’de, 50 şehirde vizyona girdi. Girdi girmesine de vizyonda çok kalamadı. Çünkü filmin çekildiği Kahramanmaraş’ta bile kendine izleyici bulamadı.
Kahramanmaraş’ta iki sinema salonunda gösterime giren film, altıncı günün sonunda bilet satışlarının neredeyse hiç olmadığı gerekçesiyle salonun birinde vizyondan kaldırıldı.
Türkiye genelinde 50 şehirde, toplam izleyicinin komik rakamlarda kaldığı duyumu filme olan merakımı artırdı.
Bir film ne kadar kötü olabilir ki dedim ve altıncı günün sonunda, gazeteci arkadaşlarla beraber filmi izlemeye gittik.
Bir film yapımcısı ya da eleştirmeni değilim. Hayatımda kısa film deneyimlerim oldu; uzun metraj sinema filmlerinin ise nasıl olduğunu az çok bilirim. Kameramanlık, kurgu, montaj ve kısmen senaryo tecrübelerime ilave olarak 2005 yılından beri iyi bir izleyici olmamı da hesaba katarak filmin analizini yaptım.
Önce senaryo ile başlayalım. Senaryo çok önemli. Çünkü kurgu, senaryo ile başlar. Oyuncuyu yönlendiren senaryodur. Oyuncunun jest ve mimiklerine kadar senaryo belirleyici olur. Olay örgüsü senaryoyla kurulur. Kameramanın çekim açılarını da senaryo belirler. Montaj, işin daha çok teknik boyutudur; ama senaryodaki kurguya bağlı kalınarak teknik bütünleşme montajla sağlanır.
Filmi izlediğimizde senaryonun zayıf kaldığını, olay örgüsünün sağlam kurulamadığını, bu nedenle olaylar, mekanlar ve zamanlar (sahneler) arasında geçişlerin kopuk olduğunu gördüm. Sonra dil, başlı başına bir sorundu. Oyuncuların kullandığı dil, Maraş Ağzı’ndan çok uzaktı ve genel anlamda bütünlük sağlanamamıştı.
Filmin genelinde, konudan bağımsız, detay görüntülere çok sık yer verildiğini, ticari kaygıyla sponsor firmaların mekanlarının önünde ve içinde yapılan çekimlerde, asıl konudan sapıldığını gözlemledim. Anlam bütünlüğü olan bir sinema filminden ziyade tanıtım filmi havası sezdim.
Seslerdeki uyumsuzluk, kimi yerde ortam mikrofonu kimi yerde de kameranın kendi mikrofonunun kullanıldığını gösterdi. Filmde kullanılan fon müziklerinin sert geçişler nedeniyle görüntü ve konu arasında bütünlüğü bozması da cabası…
Kameranın kalitesi, tatmin edici seviyede değildi. Kamera açıları ve hareketleri, bana çok amatörce geldi. Mesela gökyüzündeki Ay’a zom yapmakla neyi anlatmak istediklerini hala sorguluyorum.
Okan Karacan, Tuğba Özay, Max Bendo, Ahmet Dursun, Naci Taşdöğen gibi bilindik oyuncuların dışında iyi performans sergileyen birkaç oyuncu vardı. Onların dışında figüranlar ve filme sponsor olanlara roller verilmişti. Özellikle kameraya alışık olmayan sponsorların girdikleri rollerde; diyalog kaygısıyla, jest ve mimiklerden mahrum bir şekilde, sönük bir oyunculuk sergilemeleri, çekimlerde aceleci olunduğu izlenimi oluşturdu.
Ben dâhil, filmi izleyen arkadaşların ilk eleştirileri şu oldu: Oyuncuların emeklerine yazık. Böyle bir şey ortaya çıkacağını bilselerdi yine de oynarlar mıydı?
Ya sponsorlar…
Onlar da böyle bir film ortaya çıkacağını bilselerdi, ellerini taşın altına koyarlar mıydı?
Evet, filmde oyuncuların dışında gösterilen emek yetersiz kalmıştı. Sebebi ticari kaygı veya özel bir durum olabilir. Ama böyle bir film yapılacağına keşke hiç yapılmasaydı, diye de düşünmeden edemiyor insan.
Ben kendi şehrimde çekilen bir filmi, bir an önce bitse de salondan çıksam diye izlediysem; kim bilir Kahramanmaraşlı olmayanlar ne düşünerek izledi? Üzülerek belirtmeliyim ki; oldukça başarısız bir film olmuş. Bırakın bu filmin Kahramanmaraş’ı tanıtmasını, Kahramanmaraş’ı hiç bilmeyenlerin de kafasını karıştıracağı endişelerim var. O yüzden vizyondan kaldırılması isabetli bir karar olmuş.
Bir Kahramanmaraşlı olarak bu filme Fransız kaldım. Belki Fransa’da da gösterime girmeli film. Bizim anlamadığımızı onlar anlayabilirler. Ne de olsa Kahramanmaraş’ı işgal edip sonra topukları yağlayarak kaçanlar da onlardı. Bu şehre Fransız değiller sonuçta.
Bir sinema filmi yapmak çok zor bir iş. Hele ki bu film bir şehri konu alıyorsa zorluk derecesi biraz daha da artıyor. Bölgeyi, şehri, coğrafyayı, şehrin kültürünü, sanatını, tarihini, insanını, konuşulan dili çok iyi bilmek gerek. Ödül alan başarılı filmlerde, senaristler film çekmek istedikleri kentte veya bölgede uzun bir süre yaşıyor. Önce kendi tanıyor o yeri, özümsüyor. Ondan sonra düşündüklerini, hissettiklerini dışa vuruyor. Filmlerde görev alacak oyuncular da o yerin insanıyla bütünleşmek, kendine biçilen role girmek için o kentte yaşıyor. Hatta bazı oyuncular, bir rol için onlarca kilo alıyor ya da zayıflıyor veya estetik ameliyatlar yaptırıyorlar. Çünkü biliyorlar ki bir sanat eseri meydana kolay gelmiyor.
Külahıma Anlat filminin yapımcısı Cüneyt Şentürk’ün, Kahramanmaraş’ta ikinci bir filmi çekmek için sponsor görüşmelerine başladığını duydum.
İlkinden pek bir şey anlamadık ki ikincisinden beklentimiz olsun.
Artık ikinci filmin adı; Külah Peşinde mi olur, Külahları Değişmek mi olur bilemem.
Ama siz o filmi Külahıma Anlat’ın!
Keşke filmin ilk çekileceği zaman bu yorumlarınızı ismini beğenmemenizi dile getirseydiniz iyi yad kötü yapılmış bir filim sessiz kalsanız çok daha iyi olurdu memleketin neyi düzgünki zaten ne bir tanıtım oldu ne bir bilbordlarda reklam bizim haberimiz olmadıki başka şehirlerin haberi olsun demekki ancak bu kadar oluyor
Geldiler,yediler cereyi doldurup gittiler..oyuncuların tamamı korku filminde oynayan yeşilçam sokağını dahi bilmeyen amatör PR gülleriydi. Bir haftada 795 kişi izlemiş. Ben olsam teknik ve yapım ekibini Maraş'a sokmam. Paralar yine istanbula meyhaneler gitti. Keşke Maraş pavyonlarında yenseydi.