Maraşlı ailelerin ekseriyeti gibi yazları bağ evine taşınırlar. Bağ evleri Güzlek mevkiindedir. Bağ komşularından bir kısmı da Ermeni’dir. Sofu Mehmet Ağa ile bir vesile tartışan Ermeni komşular Alman Konağı civarında yalnız yakaladıkları Mehmet Ağayı tartaklarlar. Yaralar içerisinde bağ evine gelen Mehmet Ağanın durumu evlatlarına bildirilir. Abdullah o komşuları bulur ve cezalarını verir.
Seferberlik ilan olunduğunda askerliğini yapmak üzere cepheye gider. Cepheden cepheye yıllarca savaşır. Bu arada “Çavuş” olmuştur. Savaşın sona ermesi ile terhis olur. On iki yıl ayrı kaldığı memleketine döner. Öz kardeşleri dahi onu tanımakta zorlanırlar. Bir gün mahallede Kel Beğin ocağında arkadaşları ile otururken Kadıoğlu Hacı Mustafa Efendi atıyla gelerek “Hırlak gavuru Kuyucak da yolumu kesti. “Kadıoğlu, hepinizin etini kıyma çektireceğiz” diye hakaretler etti, der. Kimse sesini çıkartamaz. Abdullah Çavuş kalkar Kadıoğlu Hacı Mustafa Efendinin atının boynunu okşayarak “Hacı Efendi sen eve git istirahatına bak, biz gerekeni yaparız” der. Akşam olunca kardeşi Seydi Halit ile akrabadan birkaç genci yanına alarak Kuyucak’taki Ermeni kahvesine varıp otururlar. Vakit ilerleyip Ermeniler kafayı çekip de iyice sarhoş olduklarında ise hiçten bir bahane ile kavga çıkartıp hepsini bir güzel döverler.
Şehrin işgali ve yaşanılan acı olaylar üzerine özellikle Bayrak olayı sonrasında çalışmaları başlatılan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti çalışmalarına en baştan dahil olur. Kayabaşı’nda Veli Efendioğlu Ziya’nın evinde yapılan toplantıda o da vardır. Yapılan görev dağılımı ile şehir on bölgeye ayrıldığında Hatuniye Mahallesi teşkilat başkanlığına seçilir. Şehir içi çatışmaların başladığı 21 Ocak Çarşamba gününden itibaren çetelerinin en önünde görev alarak harp planı gereği düşman barınaklarının bağlantılarını kesmek için çaba gösterir. Kuytul Mahallesindeki Ermeni Alacacı Orçanik’in evi büyük bir düşman barınağı haline getirilmiştir. Bu yüksek binada konuşlanan düşman kuvvetleri etrafa ölüm saçmaktadır. Abdullah Çavuş büyük bir cesaret örneği göstererek adeta bir kale görünümünde olan bu binayı ateşe vermeye muvaffak olur. Ateş alan ve cayır cayır yanmakta olan evden etrafa ölüm yağdıran Ermeni çeteciler diri diri yanmamak için teslim olmaktan başka çare bulamaz.
Abdullah Çavuş cesareti ile en önde çatışmalara katılırken hemen yanında görev alan silah arkadaşları da kardeşleri Medinelioğlu Ahmet ve Medinelioğlu Seydi Halit’in yanı sıra dayısının oğlu Emiroğlu Osman, Kasap Ziya, Çıngıloğlu ve Gödeoğlu Hüseyin Ağa idi. Fransız birlikleri ile Ermenilerin irtibatını sağlayan ve düşmanın önemli karargâhlarından olan Katolik kilisesi de ele geçirilmesi gereken düşman barınaklarından idi. Muhkem bir yerde bulunan kilise düşmanın önemli cephelerinden biri olmuştu. Oradan açılan ateş ile etrafta hareket etme imkanı kalmamıştı. Acilen susturulması gereken bu düşman barınağını ateşe verme görevini de üzerine almaktan sakınmayan Abdullah Çavuş görevi yerine getirmeye çalışırken 2 Şubat 1920’de vurularak şehit olur.