Türk şiirinin Beyaz Kartal'ı, Dede Korkut lakaplarıyla tanınan
Bahattin Karakoç 1930 yılında
Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesinde dünyaya geldi.
Şair kökenli bir
ailenin üç çocuğundan birisi olan
Bahaettin Karakoç, aynı zamanda Türk Şiirinin en önemli isimlerinden Abdurrahim
Karakoç ve Ertuğrul Karakoç'un da ağabeyidir. Oldukça zeki bir çocuk olan şair,
daha 3. sınıftayken Osmanlıcayı öğrenmiş, bir ay içerisinde
Kuran-ı Kerimi hatmetmeyi başarmıştır. İlköğretimini
Ekinözü İlçesinde, ortaokulu Düziçi
İlçesinde tamamlayan
Karakoç, eğitim hayatına
Ankara Hasanoğlu Köy Enstitüsünde
devam etmiştir. 29 Ağustos 1944'te memurluğa atanmış, uzun yıllar görev
yapmıştır. İlk şiirini
19 yaşında Yurt Gazetesinde yayımlamıştır. 1983'te
Kayseri Sanatçılar
Derneği'nce "Yılın Şairi"
seçilen Karakoç, 1986'da "Bir Çift Beyaz Kartal" isimli
kitabıyla şiir dalında Türkiye Yazarlar Birliği ödülünü, 1991'de
ise Diyanet Vakfınca düzenlenen “Münacat''
yarışmasında "Beyaz
Dilekçe" şiiriyle birincilik ödüllerini almıştır.
Karakoç 1993'te Türkçenin Uluslararası 2. Şiir Şöleni
için gittiği Kazakistan'ın
Almatı şehrinde “Büyük Abay
Ödülü”yle de onurlandırılmıştır.
Mevsimler ve Ötesi, Zaman Bir Beyaz Türküdür, Sevgi Turnaları, Ay Şafağı Çok
Çiçek, Kar Sesi, İlkyazda, Menzil, Uzaklara Türkü, Güneşe Uçmak İstiyorum, Şiir
Burcunda Çocuk, Güneşten Öte, Dolunay Şiir Güldestesi, Leyl-ü Nehar Aşk, Aşk
Mektupları, Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman, Ay Işığında Serenatlar, Sürgün, Vezirin
Aşk Neşideleri, Ben
Senin Yusuf'un Olmuşum, Gündemde Yine Aşk Var gibi birçok
eserleriyle Türk Edebiyatında sarsılmaz yerini
koruyan Karakoç; “Barış Çağrısı Şiirleri –Dünya Barışına Çağrı
Grubu'' gibi çalışmalarıyla da
tüm dünya insanlığını barışa çağırarak adını ulusal
sınırların dışında da duyurmayı
başarmıştır. Birçok edebiyat ödülünün de sahibi olan
edebiyatçımız 2004'te Tarsus Belediyesinin düzenlediği, Karacaoğlan Şelale Şiir
Akşamlarında “Karacaoğlan Onur Ödülü'', İstanbul Küçükçekmece Belediyesince
2011'de “Onur Ödülü”,
2012'de İstanbul Sultanbeyli Belediyesince
“Türk Şiirine Hizmet Ödülü”,
Türkiye Yazarlar Birliği
tarafından 2015 yılı Yazar,
Fikir Adamı ve Sanatçıları
Ödüllerinde “Üstün Hizmet” ödülü aldığı diğer ödülleri arasındandır.
Bahaettin
Karakoç'a göre şiir
sadece yetenekle yapılacak bir
iş değildi. Sürekli okumak, araştırmak gerektiğini
söylerdi. Şiirde estetiğin yanı sıra felsefe, matematik, resim ve musikinin
önemine değinir, bunların olmadığı yerde şiirin olmadığını, aranmaması
gerektiğini ifade ederdi. Büyük küçük kim olursa olsun, şiirle ilgilenen
herkese yardım eden,
yol gösteren, yüce gönüllü
birisiydi. Yüreğin enstrüman
olduğuna vurgu yapan Karakoç, şiire o
musikiyle yaklaşmak gerektiğine
dikkat çekerdi. Hayatının her günü şiir yazan, Allah inancı, sevgisi
sonsuz olan Türklüğünden ödün vermeden
insanlık için nefes
alan, yazan ve haykıran
Karakoç milliyetçi duruşuyla
da kendinden söz ettiren
örnek değerlerimiz arasındadır. Şiirin
hobi olmadığını, aksine şiirin kültürler arası etkileşimi sağlayacak en büyük
medeniyet aracı, iletişim
aracı olduğunu savunurdu.
Şairler, dünya insanlığına Hakk'ın gönderdiği elçilerdi ve Karakoç bunun
bilinciyle imanla bu yolda var olmayı başarmıştır. Zira medeniyetin olmadığı,
şiirin, musikinin, sanatın, edebiyatın
olmadığı bir toplumda,
ruhu ne inceltebilirdi? Nefsi
ne terbiye edebilirdi? Karakoç'un yiğitliği,
bunların bilincinde oluşundan
ileri geliyordu.
Türkçeye verdiği önem
de büyüktü. Şiirlerinde yalın
bir dil kullanırken,
sözcük dağarcığını Türkçeyle aşarak, dilin zenginliğine dikkat çekmeyi
başarmıştır. Kardeşlik, dünya barışı,
yurt barışı, kavramları
doğrultusunda, Türlüğüyle
yaşayan Karakoç, Allah
aşkını, Beyaz Dilekçe' de
şöyle hissettiriyordu: Bir sabah
ağrısıydı, sızısının içinde
Rabbi sayıklayan inci taneciği.
Gözlerinden akan katre-i
nurlarla, aksakallı sayfaların arasından zerre
saçılıp, her zerreciğinden
gönül çağlayanlarından su içen
serçe edasıyla Yaradan'ı zikreden
kuşluk sızısıydı. Kızardı ucunda düetlerin
güller, O'nu şakıdı
aşk ile kavrulan bülbüller.
Şafak maviye ağlıyordu, kubbelerden secdelere. Kızıl
seherlerin saçları damlıyordu.
Yağmur titriyordu, koynunda meleklerin. Alın değdikçe toprağa
gül kokusu yayılıyordu, kutlu Peygamberin göğsünden. Bir çiy taneciği üflüyordu
ney suskuları rüzgârın aheste aheste salınan endamına. Suya yansıyan
çehresinde yakamozların gülüyordu
beyaz kanatlı çocuklar.
Vakit sancıda ha doğdu doğacak gönüllere aşk! Elbistan
secde ediyordu denizlerin
tek sahibine, mevsim cemrelerine
doluyordu. Yıldızlar yere inmiş
rükûdaydılar. Maraş'ın çayırları
kıyamdaydı. Meltemler tek hakikatin derdinde
soluğundan boşalıyordu. Bir
bebek doğurdu güneş, kucağına nisanların. Kulağına fısıldıyordu tan,
gelin henüz başını
eğerken; “Allahuekber Allahuekber'' senin adın Ahmet, senin adın
Ahmet, senin adın
Ahmet olsun çocuk! Güneş
boşalıyordu ki suyundan, susuverdi bülbül
gülün açtığını göremeden. Oysa Beyaz Dilekçe'den haber vardı! Ak bir güvercin süzüldü cennetin
ırmaklarından. Kanatlarından nur saçılıyordu, kondu tavında hak için
eriyen yüreğe! “Allah'ım
Sen rahmansın, Sen rahimsin, Senin ululuğundan ne şüphe!'' Tövbedeyim
Sen ki sana sığınan bir çalıyı bile rahmetinden esirgemezsin. Diriltirsin, ol
dersin olur! Öyle taşlar vardır ki bağırlarından nehirler geçer!
Bu aciz kulunu
sonsuz merhametinle
şefaatlendir. Dilekçem ak güvercin nazındadır. Beni, Efendimize
komşu eyle! Yakamozların kirpiklerine takılı gönlümü ihsanınla gusleyle! Ey
Keremi sonsuz ilahi, Sen Muhammet Mustafa'nın kutlu ümmetini benden önce
affeyle bizler isyankâr değiliz, bizi arşınla nakşeyle!
“Şaire ilham veren Hak yolunda yazılan şiir ne güzel
şiirdir? O'nu yazan
şair ne güzel şairdir!” Bir ahunun gözlerinde sarhoş
olan, o gözlerde Hakkın yüreğini titreten, güzelliğini görebilendir şair. Bu hakikat
dışında yazılanlar acizdir, güçsüzdür, topaldır, gözlerine mil çekili
sabahtır kendi ışığına
kör. Bu sebepledir Ihlamurların Çiçek
Açtığında umudun vaddettiği.
Gizemi sırrı açıklığında, o sıcacık vurgusunda
“Ihlamurlar Çiçek Açacak.”
O Halde özlenen beklenilen gelecek, gece sabahı doğuracak… Türk
edebiyatına Elbistan'dan doğan
güneşin aziz hatırasına rahmetle…